13 Şubat 2015 Cuma

Toprağın altında Rasûlullah yatarken ; - Ben toprağın üzerinde yürüyemiyorum ..!! Bilal-i Habeşi

Karakterin yetiyorsa, kalıbının değil kadınının adamı ol.
Çünkü, her bünyenin taşıyabileceği bir vefa değildir,
ömür boyu sadık kalabilmek.!
      

 Dua ederken O'na kırık bir gönülle el kaldır. Çünkü Allah'ın merhamet ve ihsanı, gönlü kırık kişiye doğru uçar. "
Hz. Mevlâna (k.s.)


Allahım, Seni umuyor ve Sana dua ediyorum. Beni hayırlı umutlarıma kavuştur.Günahlarımı bağışla. Senin her şeye gücün yeter..

Hüzünlerimi hâyrâ çeviren Allah'ım!
Dilimi Duâ'sız, gönlümü sensiz bırakma...
- Amin

Senin İnanmadığın O Sevgiye Ben Binlerce Gözyaşı Döktüm. 

adakat, tek kalıp bir elbiseydi. Kimine bol,
kimine dar geldi.
Dürüstlük, çok beyazdı. Temiz tutamam deyip, kimse almadı.
Velhasıl, insanoğlu çıplak kaldı. 

Küsmek ve darıLmak için bahaneLer aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareLer arayın. 
Mevlana

Biri diğerine ihanet etmediği müddetçe iki ortağın üçüncüsü ben olurum. Biri arkadaşına ihanet etti mi ben aralarından çekilirim.
(Ebu Davud, Büyu 27)
OKUMAYA DEĞER
Evlendiğimden beri annem evime ilk defa geliyordu. Daha önce eşya yerleştirmeye gelmişti ama bu başkaydı. Evimi güzelce temizleyip yemekleri yaptım. Öğleye 1 saat kalmıştı neredeyse gelir derken. Zil çaldı ve annem geldi.
Ev hediyesi diye birde hediye getirmişti. Paketi açınca şok geçirdim içinden kullanılmış sünger çıktı.
Sordum anneme senin yatak odandaki aynanın üzerinde duran sünger mı bu diye evet dedi. Evde temizlik bezleri vardı ama bunu da kullanırım dedim.
Annem bunu kullan diye getirdim ama temizlikte kullan diye değil dedi..
Yaa peki nasıl kullanacağım dedim geçmişe sünger çekmek için kullanacaksın dedi. anlamamıştım.
Anneannem ve dedem hep kavga ederlermiş anneanneme dedem geçmişe bir sünger çek dermiş ama anneannem bunu hiç yapamazmış. Dırdırları ile dedemi bıktırırmış.
Peki neden kadınlar geçmişe sünger çekiyor da erkekler çekmiyor dedim anneme annem çünkü erkekler unutkandırlar geçmişi hatırlamazlar kadınlar ise hassastır kendilerini üzen hiçbir şeyi unutmaz aklına geldikçe acı çeker ve etrafındakilere de acı çektirirler dedi.
Anneannem de hatasının farkında olduğu ama düzeltemediği için anneme nasihat amacıyla onun ilk evlendiği zaman ev ziyaretine bu hediye ile gitmiş.
Bize yaptığın taze kuru fasulye ve pilavını afiyetle yedik karnımız doydu dedi.
Ama bayat yemeği önümüze çıkarsan keyifle yiyemez tam doymadan kalkardık dedi.
Evlilikte böyle bişey işte yavrum geçmiş konuları bayat yemek gibi ısıtıp getirirsen bir kaç ısıtmadan sonra tadı kaçar karın doyurmaz hale gelir. Ama geçmişe sünger çekersen tadınız hiç kaçmaz .

12 Şubat 2015 Perşembe

hükümlerden secmeler

KURANDA ORUÇ VARMI ????
Kandırıldıkmı yoksa Bakara 184,185 doğru meal verilmediği icin yıllarca ibadet ettiğimizi sanıp 30 gün aç mı durduk ŞİRK'emi düştük !!!
Kuranda oruç tutması gereken durumlar,kaç gün oruç tutacak ve orucun tarifi.
4:92 - Hata dışında bir mümin, diğer bir mümini öldüremez. Ve kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir köle azad etmesi ve ölenin ailesine (varislerine) teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir. Ancak ölünün ailesinin bağışlaması müstesnadır. Eğer öldürülen, mümin olmakla beraber size düşman bir kavimden ise, o zaman, öldürenin bir köle azad etmesi gerekir. Eğer öldürülen sizinle aralarında antlaşma olan bir kavimden ise, öldürenin, ölenin ailesine diyet vermesi ve mümin bir köle azad etmesi gerekir. Bunlara gücü yetmeyenin de Allah tarafından tevbesinin kabulü için arka arkaya iki ay oruç tutması gerekir. Allah, Alimdir (her şeyi bilendir), Hakimdir (hüküm ve hikmet sahibidir).
5:89 - Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz.
5:95 - Ey iman edenler, ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim kasten onu öldürürse, yaptığı işin vebalini tatması için, öldürdüğü hayvanın dengi ona cezadır ki, Kâbe'ye ulaşacak bir kurban olmak üzere buna yine içinizden iki adaletli kişi hükmeder; yahut (ceza olmak üzere) bir keffarettir ki, ya o nisbette fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim de bu suçu tekrarlarsa, Allah ondan intikamını alır. Allah damia gâliptir, intikam sahibidir.
Bu günahlara düşmemiz durumunda Allah ceza mahiyetinde oruç emrediyor.
Peki bu ceza orucunu nasıl tutacağız.
Yüce Rabbimiz bize tarif ediyor ORUCU.
2:187 - Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız, size helâl kılındı. Onlar,sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız. Allah, nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için müracaatınızı kabul buyurdu ve sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizler için yazdığını isteyin. Ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikden size seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla beraber siz mescitlerde îtikaf halinde iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, sakın onlara yaklaşmayın. Allah, âyetlerini insanlara böyle açıklıyor ki sakınıp korunsunlar.
Müslümanların İbadet olarak Ramazan ayındaki 30 günlük tuttukları oruca rastlayamadık!!!.
Bu yazı dahada genişleyecektir,araştırma çerçevesinde.
2.185 -(Ayet) Ramazan zamanı insanlara yol gösteren hidayeti doğruyu ve yanlışı ayırıp açıklayan Kur’an’ın indirildiği zamandır. İçinizden kim o zamana şahit olursa yeni öğrenileni yapsın. Kim hasta olur veya yolculuk sefer gibi durumlarda olursa (herhangi bir sebebi olursa) zaman şansı olup başka günde uygulasın.Allah bu zaman şansınızı kaçırmayıp faydalanmanızı doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı tekbir edip şükretmenizi ister.İşte bunun için kolaylık ister güçlük istemez.
Kuran’da bir olay anlatılır ve o anlatılırken hangi kelime kullanıldıysa o kelime o olayın kelimesidir. O kelime başka bir olayda kullanılmaz.Aşağıdaki tüm kelimeler bu mantıkladır. Bir de şu mantık kullanılacaktır: 2.185’deki Ramazan kelimesiyle birlikte geçen ve ‘’oruç’’ diye çevrilen bu kelime insanların ibadet diye tuttukları oruçtur.Yani ramazanda tuttukları oruca kaynak gösterdikleri tek Ayet budur ve buradaki bütün ispatlar bu Ayet üzerinden ve bu mantıkla yapılacaktır.
Kuran’da oruç diye çevrilen şu iki kelimeyi incelemek gerekirse bunlardan birisi يصمه diğeri صيام dir.Bunlar birbirine benzemekle birlikte bir yönüyle farklıdır. Çevirmenler bu iki farklı kelimeye de aynı anlamı yüklemişler. Halbuki biri yememe içmeme cinsel ilişkiye girmeme anlamındaki oruç diğeri eski uygulamayı tamamen bırakma anlamındadır.
Devam edecek...
صيام: Kelimesi yeme içme ve cinsel ilişkiyi terk etmek anlamındaki oruçtur. 2.187’ de ise tam olarak açıklanan yememe içmeme cinsel ilişkiye girmeme anlamındaki oruç kelimesine uygun olarak geçen oruç da bu oruçtur.
يصمه: Kelimesi artık önceki uygulamaları bırakmak.2.185 Ayet ’indeki bu kelime ise yukarıdaki oruç kelimesine benzemekle birlikte bir yönüyle ayrı bir kelimedir. Öğrenilen uygulamayla bilgiyle birlikte eskisini tamamen bırakmaktır.
Kuran’da ''ay'' (zaman) diye çevrilen iki kelimeyi ele alalım.
9.36'da ''.....şüphesiz Allah katında AYLARIN (الشهور =aylar=çoğulu) sayısı 12 (اثنا عشر=on iki) AYDIR( شهرا =ay )......'' cümlesindeki ''ay'' kelimesi ve 2.185 deki Ramazan ''ay''ı (شهر ) diye çevrilen kelimeyi.
Görüldüğü gibi durum farklıdır.Bu iki kelimenin kendisi ve anlamlarının farklı olduğu görülmektedir.9.36’da takvimle hesaplanan ‘'ay’’ yani 28-30-31 günlük olan, ‘‘Ramazan ayı’’ diye çevrilen ‘‘ay’’ (شهر) ise ‘‘zaman’’ anlamındadır. Ayrıca bu kelime Elif-lam takısı almamıştır.Zaten bu belli başlı bir ispattır.Ramazan zamanı ile 12 ayda gerçekleşen bir ‘‘ay’’ ı kastetmiyor, Ramazan zamanının kriterleri ne zaman gerçekleşirse o zamanları kastediyor.Bu kriterler de her zaman gerçekleşebilir.Yani her zaman Kuran’dan bir şey öğrenip doğruyu yanlıştan ayırt edebilirsin.Bu olay da bilinen yanlışlar değil hiç bilinmeyen yanlışlar.Hiç bilinmediği için Kuran’ın gelişinden sonraki zamanlar kastedilmektedir.Kuran ilk inince sen o ortamda yoktun ve Kuran’dan yeni yeni şeyler öğrenmek şimdidir.Dolayısıyla Ramazan zamanı şimdi de gerçekleşebilir ve bunun için Elif-lam takısı almamıştır. Bir de Kuran'daki ''ay'' ''zaman'' diye çevrilen diğer kelimelerin kriter farklı olduğu için bir yönüyle farklı olma olayı vardır.Burada da anlamlara kurallara değer verilmemesinden fitnelikler oluşur. Bunlardan birisi 30-31-28 günlük zaman dilimi yani gün ile hesaplanan diğerleri ise belli bir olayın gerçekleşme zamanı veya başka kriterlerle hesaplanan zaman dilimidir.
Ayetlerde her şeyin açıklaması vardır. Örneğin çocuğun anne karnında taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürmesi ayların sayısının on iki olması (30 ile 12) vb. şeylerde rakam belirtildiği halde Ramazan ayı diye çevrilen kelimede hiçbir rakam belirtilmemiştir : ‘‘1 ay oruç tutun, 28 gün oruç tutun, 30 gün oruç tutun, 31 gün oruç tutun diye…’’ Bu rakamı bir tarafa bıraktık bu ayın ne zaman olduğunu bile bildiren Ayet yoktur.
Ramazan : Uygulanması gerekli zamanda gereken bilginin Allah tarafından indirilmesi veya gerekli zamanda gereken bilginin öğrenilmesi.
Ramazan zamanı : Uygulanması gerekli zamanda gereken bilginin Allah tarafından indirildiği zaman veya bunun öğrenildiği zaman.İşte bu zamanda Kuran indirilmiştir. Kuran indirildiği zaman o inen Ayet çok gerekliydi ve de inince yapılması mecburidir. Kim böyle bir durumla karşılaşırsa yani öğrenmesi gereken şeyi öğrenirse artık o öğrendiği şey ile amel etmesi diğerini bırakması lazımdır.
Kim bu zamana şahit olursa : Gerekli olan bu bilgiyi gerekli zamanda öğrendiğinde…
O uygulamayı ''oruçlu'' geçirsin yani gerekeni yapıp eski uygulamayı bıraksın. Yani Ayet’te Kuran Ayetlerindeki gerekli bilgiler gerekli olan zamanlarda indirilmiş ve bu zamandan sonra da hükmü sabitlenmiştir. Artık eski uygulamayı bıraksın sonsuza kadar yeni öğrendiğini uygulasın demek istenmektedir. Çevirmenler ise bu kelimeyi bilinen normal oruç olarak çevirmiş ‘‘zaman’’ diye çevrilen kelimeyi de ‘‘ay’’ olarak çevirmiştir.Oysa buradaki gün ile hesaplanan ‘‘ay’’ değil ‘‘zaman’’ dır.Yani Ramazan bir ‘‘ay’’ ismi değil Kuran’ın indiği ve öğrenildiği zamanın ismidir. ‘‘Kuran Ramazan’da indi’’ anlamından ziyade ‘‘Kuran indiği anda Ramazan anı oluşmaktadır.’’ mantığı hakimdir.
‘‘Oruç Sayılı Günlerdir’’ Sözüne Güvenerek ‘‘Emir Kuran’da Ne zaman Tutulacağı İse Hadislerde’’dir Diye Söylenen Söz İftiradır. ‘‘Yolculuk ve Hastalık’’ Kelimesi ‘‘(Oruç) Sayılı Günlerdir Ve Oruç Size Olduğu Gibi Sizden Öncekilere de Farz Kılındı’’ Cümlesinin Geçmesi Bir De 2.185’den Hemen Sonra 2.187’de ‘’Branş Anlamının Yememe İçmeme Anlamında Olduğu Açık Açık Söylenen’’ Orucun Söylenmesi Kesinlikle Yanlış Anlaşılmaması Gereken Şeydir. Tüm Bunları da 2.183--2.185—2.187 Ayetlerinin Hikmetli Sıralaması İspatlamaktadır.Gerçekten de 2.183--2.185—2.187 Ayetlerinin Sıralanışı Hikmetlidir.
2.185’deki Ramazan kelimesiyle birlikte geçen ve ‘’oruç’’ diye çevrilen bu kelime insanların ibadet diye tuttukları yanlış oruçtur. Yani ramazanda tuttukları oruca kaynak gösterdikleri tek Ayet budur. Buradaki bütün ispatlar bu Ayet üzerinden yapılacaktır. Bu mantık çerçevesinde görülmektedir ki ne ‘’oruç’’ kelimesi ne ‘’ay’’ kelimesi kastedilen kelimelerdir. 2.185’deki Ramazan orucu denilen ‘‘oruç’’ kelimesi ile Ramazan ayı denilen ‘‘ay’’ kelimesi tam gerçek anlamını yani branş anlamını veren gerçek ‘‘oruç’’ve ‘‘ay’’ kelimesine benzememektedir benzememektedir çünkü aynı değildir.2.185’deki 30 günlük zaman dilimi olsaydı 9.36'daki ''.....şüphesiz Allah katında AYLARIN (الشهور =aylar=çoğulu) sayısı 12 (اثنا عشر=on iki) AYDIR( شهرا =ay )......'' sözündeki ‘‘ay’’ kelimesi ile tıpa tıp aynı olurdu böylece şüphe olmamış olurdu çünkü buradaki 28-30-31 günlük ‘‘ay’’ kelimesi branş kelimedir. Yine 2.185’deki ‘‘oruç’’ diye çevrilen kelime yememe içmeme anlamındaki ‘‘oruç’’ olsaydı 2.187’deki kelimeyle aynı olurdu burada da şüpheye yer verilmezdi çünkü burada bu orucun yememe içmeme cinsel ilişkiye girmeme anlamında olduğu açık açık söylenmiştir ve branş anlamı burada verilmiştir. Görüldüğü üzere ne ‘‘oruç’’ ne ‘‘ay’’ kelimesi aynıdır. Ne de başka şeylerde rakam ve gün verildiği halde en önemli ibadet denilen şeyde bu yoktur. Bir de ‘‘yolculuk ve hastalık’’ kelimelerinin kullanılması ‘‘(Oruç) Sayılı günlerdir’’ cümlesi ve de 2.185’den hemen sonra 2.187’de yememe içmeme anlamında açık açık söylenen orucun gelmesi yanlış anlaşılmaktadır.2.185’de ‘‘yolculuk sefer ve hastalık’’ durumları olursa daha sonra uygulanabilir denmesi bu kelimenin yememe içmeme anlamında olduğu yanılgısını verir. Oysa buradaki ‘‘oruç’’ diye çevrilen kelime ‘‘eski uygulamayı bırakmaktır’’ ve bir insan her türlü hastalıktan dolayı bir bilgiye ulaşamadıysa veya yolculuk halinde olup o bilgiyi tamamlamadıysa neyin ne olduğunu bilmediği için eski uygulamayı bırakamaz. Burada yolculuk hali ‘‘taşıt yolu’’ değil ‘‘bilgiyi öğrenme durumunun halen devam etmesi’’ dir. Bu örnekler çoğaltılabilir ve buradaki ‘‘hastalık ve yolculuk’’ birer semboldür ve her türlü engel için kullanılabilir. İşte bunun için denmiştir ‘‘hasta ve yolculukta isen daha sonraya ertele’’ diye. ‘‘(Oruç) Sayılı günlerdir.’’ cümlesi de yanılgı verir.2.185’deki oruç ‘‘eski uygulamayı bırakmak’’ ise bu bırakma olayının bir sonu vardır. Bir ömrü bir yanlış ile geçiremeyeceğine göre süre dolduğu anda tövbe de kabul edilmeyecektir. ‘‘Bırakılması gereken eski uygulamalar’’ zaten şirktir ve günlerinin sayılı olması bundandır. Kaldı ki bu şirklere sayılı gün fırsatı bile vermesi Rabb’imizin affedici özelliğindendir. İşte tüm bunlardan ‘‘sayılı gün’’ tanımı kullanılmıştır. Bir de şu vardır ki tam bir yanılgı verir.2.185’deki ‘‘eski uygulamayı bırakmak’’ anlamında olan ve çevirmenler tarafından ‘‘oruç’’ diye çevrilen bu kelimeden sonra 2.187’de gerçek yememe içmeme anlamında olan ‘‘oruç’’ kelimesi geçmiştir. Bu olay bu iki kelimenin aynı oluşunda en ufak bir ispat değildir. Bu iki kelimenin ortak anlamı zaten aynıdır ve bu anlam ‘‘uygulamaları bırakmaktır.’’ 2.185’de eski uygulamaları sonsuza kadar bırakmak 2.187’deki bir gün yememe içmemeyi bırakmaktır. Ayrıca bir kelimenin anlamını bulmak için ‘‘önündeki ve arkasındaki bütün Ayetlere bakmak gerekir.’’ yöntemini kullanırız ama burada bu yöntemi iki kelimeyi tıpa tıp benzetmek için kullanamayız. Kullanamayız çünkü bütün ispatlar ortadadır.2.187’deki olayın neden olduğunu söyleyenler ise 74.30 ve 74.31 Ayetlerini unutmamalıdır. Burada 19 rakamın fitne olduğu bu rakamın bazılarının kafirliğini bazılarının da inancını artırdığını söylemiştir burada da bu vardır. Gerçekten de fitneye düşmek isteyenler 2.185 ile 2.187’yi aynı görmek isterler.2.187’de yememe içmeme orucu var diye 2.185’i de öyle zannederler. Bu fitnelikleri yüzünden 2.187’deki ceza orucunu da zaten böyle kişiler tutar. Bilindiği üzere 4.92’de yememe içmeme anlamında tutulan oruç hata yüzünden yapılan oruçtur ve 2.185 ile değil de 2.187’deki ile aynıdır.2.185’den sonra 2.187 gelmesi ise çok büyük anlamlar içerir. ‘‘Eski uygulamayı bırakmak’’ anlamlı kelimeden sonra ‘’ceza orucu’’ gelmesi eski uygulamayı bırakamayanların Mümin kişiyi zaten engelleyen ve itibarsızlaştıran kişiler olduğundan bunu tutması gerektiğini daha da ileri giderse cehenneme gideceklerini bildirir. Allah burada da bu kişilerin durumlarını bilmiştir ve bunu böyle bir sıralamaya koymuştur. Allah bu sıralamayla şunu da bilmiş ve bizlere bildirmiştir: Kim Allah’a iftira atar Allah’a ortak tanırsa tam inanan bir Mümin’i zaten engellemiş olur. Tam inanan bir Mümin zaten Allah’ın hakimiyetinin yeryüzünde hakim olmasını isteyendir ve bu gerçekleşmezse engellenmiş olur. Bu sebeple hiçbir şey yapmamak bu durumda bırakmak da itibarsızlaştırmak ve engellemektir. Kaldı ki Allah’ın her şeyde Tek oluşunun önemini tam kavradığı için Mümin’e önem verilmiştir bu kişileri engellemek itibarsızlaştırmak ve de bir şey yapmamak Allah’a inanılmama ve Müminlerin çalışmalarını yok saymak isteme sebebindendir. Bunun sebebi önemli olduğu için yanlışlıkla olması ve bir şey yapılmaması bile önemlidir. Sebebi Allah’a tam inanmamaktır onun için bir şey yapılmamıştır. Onun için bu engellemeye ve itibarsızlaştırmaya önem verilmiştir ve hiçbir şey yapmayana da bunda devam ederse ceza gelecektir. Müminlerle yüz yüze gelmeden onlara bir şey demeden ‘’Allah’a iftira atanların ve ortak koşanların’’ da ceza alması bu mantıkladır. Müminlerin bu çalışmasını bunlar da yok saymışlardır. Tek bir Ayet’te birden ‘‘cehennem, gazap, lanet ve azap hazırlamıştır.’’ denmesi bundandır.Yani Müminlerin bu çalışmasını ortadan kaldıracak her yanlış hareket Mümin’in şahsi kişiliğine olmasa bile çalışmaları Allah için olduğu için bu ceza vaatleri yapılmaktadır. Müminlerin şahsi kişiliğine itibarsızlaştırılma yapılmasa bile Allah’ın en üst seviyedeki yanlışlar bütün Müminleri yine itibarsızlaştırır.Bu çalışmaları görmemezlikten gelmektedir. Bu çalışmalar o kadar önemlidir ki işte bu yüzden bu cezalar verilecektir. Mümin kişiyi bilerek engelleyenlerin cezası bellidir istemeyerek engellemeye ve itibarsızlaştırmaya da büyük önem verilmiştir. ‘‘Gerçekten istemeyerek mi yaptı ve de tövbesinde gerçekten samimi mi ?’’ olduğunu ispatlamak içindir. Bunun yanlışlıkla olması bile ispat gerektirir çünkü Mümin biri Allah inancında en önemli yerdedir. Mümin kişinin gelmesi ile en doğrular gelir Mümin kişi ölünce bu doğrular da ortadan kalkar. Ayet’te hem azap, hem gazap, hem lane,t hem de cehennem vaat edilmesi Mümin ile beraber ‘‘kimseyi ilahlaştırmadan dosdoğru inanma’’ inancının gelmesidir. Kimseyi ilahlaştırmayan çok az kişi vardır o da engellenip itibarsızlaştırılırsa işte o zaman en acı azaplar vardır. Öfkesi kelimelerle ifade edilmeyen bu durum gerçekten en acı ızdırapları hak eder. Ne kadar büyük acının vaat edilmesi Allah’ın en doğru inanca ne kadar önem verdiğini bizlere ispatlamaktadır. Allah burada bu kadar acıyı vadetmesi işte bu sebepledir. Tekrar tekrar söylemek gerekirse kimseye tapmayan hiçbir iftira atmadan tertemiz bir şekilde inanan bir kişi engellenmiş ve itibarsızlaştırılmış işte bunun için bu acılar tattırılmıştır. Çok az kişi vardır iftira atmayan kimseyi ilahlaştırmayan o da itibarsızlaştırılırsa ‘‘iftira atmayıp kimseyi ilahlaştırmazsan böyle olur’’ mantığında hareketler sergilenirse bu kadar acıyı vaat etme sebebi oluşmuştur.Ayrıca Mümin kişi sadece ve sadece Allah’ın her şeyde Tek oluşunu anlatır.Gerçekten de sadece Müminlerin inancına göre Allah ‘‘hiç kimsedir’’ en üst durumlarından varlığında, yönetiminde, kusursuzluğunda, mülkünde, yaratmasında, yüceliğinde, kader yazmasında, duaları kabul etmesinde, dini emir ve yasaklar koymasında, ibadetlerinde, kaynağında, farkında olmadığımız sınavlarında, mutlak gücünde, ilminde, mükafatında ve cezasında vb. şeylerde… Her şeyinde anlık ve kusursuzdur ve bunun benzerinin bile kimsede olamayacağı kesinkes şeydir. Yakışık olmayan hiçbir sıfat onun değildir yaratılmışlardan kimse ona benzemez yaratılmışların hiçbir özelliği de O’nda değildir. Cezasında insanlar gibi acımaz verdiği mükafat da yapılanların tam karşılığıdır.Emir ve yasaklarında ne bir saçmalık ne bir çelişki vardır ne de yönetimde başka birinin en ufak bir katkısı.Sınav zamanları dışında düşünen kimsenin ama kimsenin kaderde en ufak bir gücü zaten yoktur. Bu durum hiç bir şüphe çelişki getirmediği gibi ilmindeki ve gücündeki büyüklüğüne onaylama getirir getirir çünkü eğer kim yönetimde Allah’tan başka biri var dese zaten Allah’a ortak tanımış olur.Tüm bunları Müminler ispatlar ve kim bir Mümin’i itibarsızlaştırır ve engellerse Allah’ın bu özelliklerine inanmıyor demektir. Eğer bu yanlışlıkla olduysa yanlışlıkla olduğunun veya tövbe ettiğinin gerçek ispatı gerekir. Görüldüğü üzere her şeyin başlangıç ve bitiş noktası sadece Allah’ın Kendisi’dir. Allah burada tüm bu durumları bilmiş bu sebeple bu sıralamaya koymuştur. Daha doğrusu şöyle bir sıralamaya koymuştur: 2.183’de oruç diye çevrilen ama asıl doğrusu eski uygulamayı bırakmak anlamındaki kelimenin bize olduğu gibi öncekilere de farz kılındığı söylenmiş 2.184’de ise hasta ve yolculukta olup bu uygulamayı gerçekleştiremeyenleri söylenmiş 2.185’te ise bu uygulamanın tam olarak ne olduğu ve şu anda hemen uygulanması gereken şey olduğu söylenmiş 2.186’da ise ‘‘Allah’tan dua ile istemeye’’ dikkat çekilmiş 2.187’de ise eski uygulamaları bırakmak anlamındaki kelime artık yerini hata sonucunda tutulan yememe içmeme anlamındaki kelimeye bırakmıştır.
Yeme içme ve cinsel ilişkiyi terk etmek anlamındaki صيام bu oruçta bilinmesi gereken önemli ayrıntı vardır.4.92 – Ayet’inde bir Mümin’in başka bir Mümin’i yanlışlıkla kendisini ve inancını etkisiz hale getirenlerin pişmanlık samimiyetini ispatlaması için Allah'ın emrettiği iki aylık oruçtur. 5.89 Ayet’inde boş bulunarak yapılan yeminlerin kefareti olarak verilecek şeye maddi güce imkanı olmayanların tuttuğu üç günlük oruçtur. 2.187’ de ise tam olarak açıklanan yememe içmeme cinsel ilişkiye girmeme anlamındaki oruç kelimesine uygun olarak geçen oruç da bu oruçtur. Bu kelimedeki oruç bu Ayetlerde geçmektedir; her şey açık ve ortadadır.Bilinmesi gereken ayrıntı ise 2.187- 4.92 -5.89 Ayetlerinin hepsinde geçen bu orucun yememe içmeme anlamında olması ve kendi aralarında da ayrılmasıdır.2.185’deki ramazan orucu zannedilen kelimeden tamamen ayrılmıştır ama kendi aralarında da sebep- sonuç açısından ufak bir ayrılma vardır.4.92 ve 5.89’daki فصيام bu kelime 2.187’deki الصيام bu kelimeden sadece bir yönüyle ayrılır.4.92 ve 5.89’da sebepler söylenmiş 2.187’de orucun tutulma şekli söylenmiştir.Yani 2.187- 4.92 -5.89 yemeden içmeden engellenme olduğu için 2.185’deki ramazan orucu zannedilen oruçtan tamamen artık ayrılmıştır ayrılmıştır ama kendi aralarında da düzenli bir şekilde ayrılmaktadır.Aynı sınfta olan 4.92 ve 5.89’daki فصيام kelime aynı sınıfta olan 2.187’deki الصيام bu kelimeden tutulma şekli olarak değil de sadece sebep olarak ayrılır. 5.89’daki yanlışlıkla yapılan sözler sonunda maddi yardıma gücü yetmeyenlerin tuttuğu oruçtur. 4.92’de ise yanlışlıkla itibarsızlaştırma sonucu Mümin köle azat edilmesi istenmiş buna olanak yoksa iki ay oruç tutulması istenmiştir. Görüldüğü üzere bu Ayetlerde sebep belirtilmiş hatta yöntem şifresi olarak iki sebep birden söylenmiştir. Bu kadar önemli konuda şüphe kalmaması istenmiştir. Yani 4.92 ve 5.89’da anlaşılmaktadır ki bu oruç için iki defa sebep oluşturulmuştur.İkisinde de önceki şartlara gücü yetmeyenler tutsun denmiştir. 2.187’de ise bu orucun bir sebebi söylenmemiş sadece orucun nasıl tutulacağı söylenmiştir. Kısacası oruç aynı oruçtur sadece bir yönüyle farklıdır. Bir yönüyle farklı olan bu oruçların sınıfı aynıdır ama 2.185’de oruç diye çevrilen kelime tamamen farklıdır ve bu oruç değildir.Burada bilinmesi gereken en önemli diğer şey de 4.92’de itibarsızlaştıran tarafın daha az inanan taraf olmasıdır.Yanlışlıkla da olsa suçlu taraf imanı az olan taraftır.4.92’deki ‘‘Bir Mümin’in bir Mümin’i itibarsızlaştırması ve engellemesi olamaz ancak yanlışlıkla öldürürse başka…’’ mantığını içeren cümlesinde iki tane anlam çıkmaktadır. ‘‘Bir Mümin’in bir Mümin’i itibarsızlaştırması ve engellemesi olamaz’’ sözünde ilk Mümin kelimesi لمؤمن budur ikinci Mümin kelimesi مؤمنا budur. مؤمنا bu kelime ‘‘Mümin ile Biz’’ kelimesinin birleşmesinden oluşan kelimedir ve diğerinden inanç olarak üstündür.Burada bilmemiz gereken şey inanç olarak üstün olan ve مؤمنا kelimesiyle anlatılan kişilerin inanç olarak düşük olan ve لمؤمن kelimesiyle anlatılan kişileri ceza veya oruç gerektirecek kadar itibarsızlaştırmadığını anlamaktayız.Böyle bir şeyin olması imkansızdır çünkü bu kelime مؤمنا kelimesidir ve kelime ‘‘tam inanan Mümin’’ kelimesiyle Allah’ın kullandığı zamir olan ‘‘Biz’’ kelimesi ile birleşen kelimedir.Yapılan her şey hikmetlidir kontrol Rabb’imiz olan Allah’ta dır.Öldürmek yani yanlış inançları tamamen etkisizleştirmek zaten olması gereken şeydir ve bu kişiler sadece bununla ilgilenir.Yaptıkları hem yanlış inançları tamamen etkisizleştirmektir hem de Allah’ın kontrolüyle ceza gerektirecek hata yapmamaktır.İmanı az olanlar ise istemeden olsa hata yapmaktadırlar.Allah inanç oranınca insanlara garanti verir.İnancı az olan hata yapar hata yapan da karşılığını sonsuza kadar alır.Sonsuza kadar olan eksik olan mükafatın bir sebebi böylece doğmuş olur.İnanç oranınca garanti verildiğinden bazen istemeden de olsa hatalar yapıldığından seviye belirlenir.Bazı insanlar da tamamen cehenneme gider.Bunlar cehenneme gitmese de eksik mükafat alır.Cehenneme gitmeyen ama mükafatı az olan bu insanlar cehenneme gitmemesi için gerekenleri yerine getirmesi gerekir.Bu gerekenlerin içinde de tam Mümin olanları istemeden itibarsızlaştırdıkları için tutmaları gereken oruç vardır.Oruç tutarak her ne kadar suçları ortaya çıksa da oruç tutmaz iseler tövbeleri kabul olmayacaktır..
Tüm bunları bir de liste halinde söylemek gerekirse:
Ramazan kelimesinin geçtiği tek Ayet 2.185’dir. Bu Ayet klasik çevirilerde ‘‘Ramazan ayı doğru ile yanlışın ayrıldığı, Kuran’ın öğrenildiği aydır kim bu aya denk gelirse onu oruçlu geçirsin denmektedir.’’ Bu Ayet’te çok dikkat edilmesi gereken durumlar ; Ramazan kelimesi geçmesi, ‘‘ay’’ diye çevrilen ‘‘zaman’’ kelimesinin geçmesi, ‘‘oruç’’ diye çevrilen kelimenin geçmesi. Bütün sorun bu kelimelere gerçek anlamın verilmeyişidir. Aşağıdaki ispatlar bunun içindir.
1)2.185 Ayet’inde ‘‘ay’’ diye çevrilen kelime neden 9.36’daki asıl branş anlamı ‘‘ay’’ olan kelimeyle aynı değil. 9.36'da ''.....şüphesiz Allah katında AYLARIN (الشهور =aylar=çoğulu) sayısı 12 (اثنا عشر=on iki) AYDIR( شهرا =ay )......'' denmektedir. 28-30-31 günlük ‘‘ay’’ anlamındaki kelimesi bu Ayet’tedir.
2)2.185 Ayet’inde ‘‘oruç’’ diye çevrilen kelime neden asıl branş anlamı yememe içmeme anlamında olan 2.187’deki kelimeye benzemiyor. Bu Ayet’te bu orucun yememe içmeme olduğu açık açık söylenmektedir.
3)2.185 Ayet’inde Ramazan kelimesinin ne olduğu açık açık söylenmektedir insanlar ise bunu şimdiki tuttukları oruç zamanına çevirmişlerdir. Bu Ayet’te Ramazanın zamanının doğrunun yanlıştan ayrıldığı zaman olduğu bildirilmiştir.Ramazan zamanında Kuran öğrenildiğini söylemektedir. Kim Kuran’dan bir şey öğreniyorsa o kişi Ramazan zamanını yaşıyordur zaten.Kısacası sadece bunu kastetmektedir.Ramazan zamanında doğruyu bulacaksın eskiyi bırakacaksın.
4)2.185 Ayet’inde neden hiçbir rakam bildirilmemiştir. Kaç gün tutulacağı ve ne zaman tutulacağı hakkında. Oysaki diğer bütün Ayetlerde bütün rakamlar verilmiştir. Miras paylaşımında ise bütün oranlar en ince ayrıntısına kadar bildirilmiştir.
5)‘‘(Oruç) sayılı günlerdir’’, ‘‘Oruç size olduğu gibi sizden öncekilere de farz Kılındı’’ cümleleri şimdiki tutulan orucun varlığını ispatlamaz aksine 2.185’deki oruç diye çevrilen kelimenin ‘‘eski uygulamaları bırakmak’’ anlamında olduğunu ispatlar. ‘‘Eski uygulamayı bırakma şansı’’ sürelidir yani sayılıdır ve bu süre bitince tövbe şansı da kalmaz. ‘‘Eski uygulamayı bırakmak’’ da bize emredildiği gibi bizden öncekilere de emredilmiştir.
6) 2.185’den hemen sonra 2.187’de ‘’branş anlamının yememe İçmeme anlamında olduğu açık açık söylenen’’ orucun söylenmesi kesinlikle yanlış anlaşılmaması gereken şeydir. Bu Ayet’ten sonra bunun gelmesi 2.185’deki Ramazan zamanında doğruyu bulamayanların 2.187’deki orucu tutanlar olmasındandır. 2.187’deki orucu gerek Ramazanda doğruyu bulup tövbe edenler tutar gerekse Ramazanda doğruyu bulamayanlar eski şirk orucunu in içtutarlar. 2.183’de de ‘‘Oruç size olduğu gibi sizden öncekilere de farz Kılındı’’ denilerek önceki devirleri söylemektedir. Görülmektedir ki 2.183--2.185—2.187 Ayetleriyle önceki devirleri şimdiki devirleri ve daha sonraki devirleri hikmetli sıralanmıştır.
7) ‘‘Ramazan zamanı’’ kelimesinde çevirmenler tarafından çevrilen ‘‘ay’’ diye çevrilen (شهر) kelime ‘‘zaman’’ anlamındadır. Bu kelime Elif-lam takısı almamıştır.Zaten bu belli başlı bir ispattır.Ramazan zamanı ile 12 ayda gerçekleşen bir ‘‘ay’’ ı kastetmiyor, Ramazan zamanının kriterleri ne zaman gerçekleşirse o zamanları kastediyor.Bu kriterler de her zaman gerçekleşebilir.Yani her zaman Kuran’dan bir şey öğrenip doğruyu yanlıştan ayırt edebilirsin.Bu olay da bilinen yanlışlar değil hiç bilinmeyen yanlışlar.Hiç bilinmediği için Kuran’ın gelişinden sonraki zamanlar kastedilmektedir.Kuran ilk inince sen o ortamda yoktun ve Kuran’dan yeni yeni şeyler öğrenmek şimdidir.Dolayısıyla Ramazan zamanı şimdi de gerçekleşebilir ve bunun için Elif-lam takısı almamıştır.
Kim ''Salat’ında'' yanılgı içinde olup ayrıntıya inemeyip duruluk sağlayamayıp da şu andaki tüm delillere de şüphe içinde bakarsa o artık cehennemde yer beğenmek için şüphe etmemiş olur. Bu şundan dolayıdır ki başka bir seçenek bırakmaz. Anlamı zaten kendisinde olan Ramazan zamanı hidayete erme zamanlarıdır. İnsanlar ise bunu şirke dönüştürmüşlerdir. Başkalarından olmayan bir şey almalarından eşrak, açık açık uyguladıkları dolayısıyla tuşrik, bu yanlışlara sürekli bağlı kalmalarından neşrak hatasına düşmüştür. Bütün gücün yaratmaların emir ve yasakların sahibi Allah olmasına rağmen insanların dediklerine inandıkları için de şuraka hatasına düşmüşlerdir. Tüm bunları tüm yönleri ve en ince ayrıntısına kadar bizzat uyguladıklarından da yuşrikten yargılanacaktır. Kendi yaptıkları yüzünden ve de ceza olarak da denilebilen oruç ibadet orucuna dönüşmüş zamanı da Ramazan olarak algılanmıştır. Oysa Ayet’te açık açık bildirdiği gibi hidayet doğruyu yanlıştan ayırma bunları uygulama zamanıdır. Kendi yanlışların yüzünden ceza olarak da denilebilen oruç zamanı değil. Bu inananların kendisini ve özellikle inancını hiç bilmeyerek engelleyip itibarsızlaştıranların ve bu amaç doğrultusunda da sıkıntı vermeye çalışanların tövbelerinin kabulü ve gerçekten pişman mı değil mi diye sınanması için yememe içmeme anlamında tutulan oruçtur.
>>> ‘‘Oruç sayılı günlerdir’’ sözüne güvenerek ‘‘emir Kuran’da ne zaman tutulacağı ise hadislerde’’dir diye söylenen söz iftiradır. ‘‘Yolculuk ve hastalık’’ kelimesi, ‘‘(oruç) sayılı günlerdir ve oruç size olduğu gibi sizden öncekilere de farz kılındı’’ cümlesinin geçmesi bir de 2.185’den hemen sonra 2.187’de ‘’branş anlamının yememe içmeme anlamında olduğu açık açık söylenen’’ orucun söylenmesi kesinlikle yanlış anlaşılmaması gereken şeydir. Tüm bunları da 2.183--2.185—2.187 Ayetlerinin hikmetli sıralaması ispatlamaktadır. Gerçekten de 2.183--2.185—2.187 ayetlerinin sıralanışı hikmetlidir.
Düzenleme devam edecektir.
Farklı düşüncesi olan arkadaşlar yorum yazabilirler.
En doğrusunu tabikide Rabbimiz bi
 Bakkaldaki veresiye defteri gibidir..! Kalbimiz hayatımıza giren herkesten biraz alacaklıyız..! Çok mu şey istedik acaba hayattan..? Hiç mi haketmedik sıcak bir sarılmayı..? Hep yanlış kişiler için mi kendimizi kahrettik..? Sen yağan yağmurun romantik oluşundan..! Ben sokaktaki çocuğun su alan ayakkabısından bahsederim..! İşte aramızdaki fark..! Kimi sabrından susar kimi saygısından kimi sevgisinden..! Ben herkese herşeye sustum..! Artık sabrımdan mı..? Saygımdan mi..? Sevgimden mi..? İşte O MUAMMA..??
Gidenlere izin verin..! Bırakın çıksınlar aklınızdan, yolunuzdan, hayatınızdan..! İzin verin ki; Yer açılsın size gelmek isteyenler için..! '' Her gelen gideni aratır '' sözü, sadece bir genellemeden ibarettir..! Bazen bir insanda ne kadar değerli olduğunuzu öğrenmek için..! Yokluğuyla sizi tehdit edenlerle değil..! Varlığıyla sizi mutlu edenlerle yaşamak GEREKİR...

31 Ocak 2015 Cumartesi

kitabımı yazacağım

'HAYAT'' acıtsa da kimi zaman canımızı, ağlasak da için için, ''DUALARIMIZ'' var bizim.. Bizi RAB'be yaklaştıran hüznümüze ''EYVALLAH...
Ey tüm güzellikleri yaratan en güzel olan Rabbimiz! Gönüllerimize güzel duygular bahşet. Kötülüklerden de bizleri muhafaza et.
Amiiiiiin..........EY İnsan!
Kazandıkça bölüşemiyorsan, elini sorgula!
Konuştukça kırıcı oluyorsan, dilini sorgula!

Yürüdükçe menzilden uzaklaşıyorsan, yolunu sorgula!
Adaletsizliği gördükçe haklıdan yana olamıyorsan, yönünü sorgula!
Ömür geçtikçe yerinde sayıyorsan, gününü sorgula!
Sevildikçe vefasızlaşıyorsan, gönlünü sorgula!


Hangi hâlde olursan ol, sonunu sorgula... ravza .........
Ne kadar kalbi kırılsa da bir derviş hep şunu der:
Allahım sen yine de herkese iyilik ver.    

 Kırdılar. . .
Sonra gülüşlerimi çaldılar.
Sol göğsümün hemen altında ince bir sızım var.
Bakmayın öyle yüzüme biraz da ağla/yasım var.
Unutulmaya küf tutmuş en hüzzam şarkılar batıyor avuçlarıma.
Açsam ellerimi yağmura, yağmur tuz yağıyor.
Un ufak oluyor düşlerim.
Kaç kez tükenir insan.
Kaç kez ölüp ölüp dirilir.
Dokunsam yalanlara gözlerim kamaşıyor.
Tutmuyor yüreğimden, zul oluyorum kendime.
Zaman beni çalıyor.
Şimdi Ayrılık vakti.
Biraz ahım var, birazda ağla/yasım....

.    Dua etmek için yalnız kalacağın yerleri seç. Ve ettiğin duayı duyabileceğin seviyede seslendir. Önce kulaklarını inandır sözlerine, Bak gözlerine nemleniyorsa, Ve titriyorsa sesin, O zaman duanız değil rabbine güvenin...

ALLAH’ım, nasıI ki kudretinIe geceyi gündüzIe örtüyorsan; bizim de hataIarımızı, günahIarımızı rahmetinIe ört. Rabbim! YuvaIarımıza saadet ver, ömrümüze bereket ver, kazancımızı heIaIinden eyIe! Rızana uygun şekiIde yaşamayı nasip eyIe...
AMİN..

.
Mesnevi 2. Ciltten Notlar...........................
* Nice dualar vardır ki; helak olmanın ta kendisidir. Onun için Allah kabul etmez onları.
* İnsanların çoğu; insan yiyicidir. Selam verseler de pek emin olma.
* Aslan gibi avını kendin avla.Yabancının yaltaklanmasını, akraba desteğini falan unut.
* Kimsesiz olmak; adam olmayanların işve yapmasından daha iyidir...

Kimsenin olmadığı yerde ağla...
Çünkü insanlar Gözyaşlarını bile satarlar................
İki deniz olan gözlerin incilerle dolsun istersen, gam toprağından gözüne sürme çek de ağla...................
Dal, ağlayan buluttan yeşerir. Mum ağladıkça aydınlık artar.........

* Bedene hangi huy galip ise hüküm onundur. Maden içinde altın fazla ise altın sayılır, bakır fazla ise bakır sayılır. Sevabın fazla olsun ki; mümin diye hüküm verilsin.

YA RABBİ ! kalbe isabet edip mahzun eden , bedene dokunup hasta eden , rızka isabet edip eksilten nazardan bizleri koru...
ya RABBİM ! Darmadağan olduk topla bizi toparla bizi..

Yâ Rabbi!..
Bizi, fânî “vakitlerimiz tükenmeden”, “ömür güneşimiz batmadan” intibaha gelenlerden eyle ki, dünyaya dalıp da kendisini bir bardak suda helâk edenlerin pişmanlık dolu âkıbetlerine düşmeyelim!..
Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbim! Hayatımızı ve ölümümüzü sâlih kullarına lutfettiğin bereket, nîmet, ulvî güzellikler ve sana vuslat ile müzeyyen ve mükerrem kıl!..



Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler kör olur. (Hac Suresi, 46)
Kuran’da söz edilen akıl ruhta yaşanan üstün bir özelliktir. Kur’an ayetlerinde ‘akleden kalpler’ ifadesi sıkça geçer. Allah’ın tarif ettiği akıl, beynin bir fonksiyonu olan zekadan farklıdır. Kur’an bize aklın vicdan ile aynı yerde; kalpte bulunduğunu bildirir. Kalpleri körelmiş olanlar ise akledemeyen kişilerdir.
Ve onların kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kuran’da sadece Rabbini “bir ve tek” (ilah olarak) andığın zaman ‘nefretle kaçar vaziyette’ gerisin geriye giderler. (İsra Suresi, 46)


Göz, neyi görürse, akıl onun derdine düşüp onunla meşgul oluyor..
Öyleyse, ey göz, güzel bak !..
Sen güzel baktıkça, güzeli gördükçe, kainatın sayfaları açılacak bir bir önüne..
Sen bakmaman gerekenlere baktığında, yorulacak akıl ve kalp. Gayenin önünü toz kaplayacak..
Kulak, işittiği sözleri tekrarlıyor.. İşitilenlerden akla bir yol gidiyor sanki ve gereksiz her söz, o yolda ilerleyip, beyin kıvrımlarında yerini alıyor..


Öyleyse, ey kulağım, kötü şeyler işiteceğini bildiğin yerden kaç.. Gıybet ve dedikoduya kapan..
Aslında hayat her an bitiyor ve her an yeniden doğuyoruz. Her gece giriyoruz karanlık ve uzun bir dehlize. Her sabah ışığın parlaklarıyla yeniden merhaba diyoruz. En büyük gerçeği elimizde olmadan her an göz kırpma aralığında yaşıyoruz.


Mutluluk baki tebessüm sırrını yakalayabilme olmalı.
Üzerimizdeki kefen bezinden gayri hiçbir şeyimiz yok ki bizi sarmalayacak.
Doğarken sardıkları bez kadar saf ve hesapsız anlarda gizlenmiştir mutluluk. Göz kırpma aralığında yaşıyoruz.


Ve sabır
olmasaydı
yeryüzünde
bir gün
kalınabilir miydi
Hayat Kendini Yaşayabilmekti

Tövbe ipiyle sardım kanayan günahlarımı… "Allâhım!
Senin kolaylaştırdığından başka hiç bir kolay yoktur. Sen,
dilediğin
zaman, zor olan şeyi kolay kılarsın."RAHMET Yağmurlarında Islat bizi 


AIIah’ım başIadığımız yeni günde senden hayır diIiyoruz ve bugünün içinde şerIerden sana sığınırız bizIeri doğru yoIundan ayırma. .. Ey rızkIarı üzerine aIan Rabbim! Herkesin rızkını vermeye ancak sen kefiIsin. Bize heIaI rızkIar Iütfet...! AMİN.

Yazık , gençliğin defteri dürüldü gitti!
Hayatın o taze baharı güz oldu gitti!
Adına gençlik denilen şey var ya,
Anlamadım ki; ne zaman geldi, ne zaman gitti!?
Tertemiz geldik yokluktan kirlendik;
Sevinçle geldik dünyaya, dertlenik.
Ağladık, sızladık, yandık, yakındık:
Yele verdik ömrü, toz olup gittik....sami gürler 

O güzel nerdedir ki bir gün çirkinleşmenin acısını çekmesin? Yıkılıp üst olmayan tavan var mı? ...Mesneviden.


Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) gücünün zirvesinde olmasına rağmen intikam yerine bağışlamayı seçerek insanların kalplerini İslam’a açmıştır. 'Size karşı konulmadıkça, size saldırılmadıkça, hiç kimseyle çarpışmaya girmeyeceksiniz, hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz.' Emrini vermişlerdir.
Kan dökülmeden gerçekleştirilen bu fetih merhamet ve adaletin zirve noktasıdır. Bu fetih sadece bir zafer değildir. Zulümden adalete, karanlıktan aydınlığa kavuşmanın simgesidir.
Fetih sonrasında peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) Kâbe’de ilk hutbesini vermiş;
'Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok. Allah, sizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir. [Yusuf Suresi] 92).' Gidiniz; sizler serbestsiniz. Diyerek bütün dünyaya müsamaha ve insan hakları dersi vermiştir.
Bu duygu ve düşüncelerle başta İslam dünyası olmak üzere yeryüzünde yaşanan bütün zulümlerin, adaletsizliklerin, gözyaşının son bulmasını diler, Mekke’nin fethinin yıldönümünü kutlarım."Bu gece Mekkenin fethi. Efendimizi hasretle hatırlıyoruz. 2015 yılı da sevgi, barış ve müslümanların uyanmasına şahitlik yapar inşaALLAH...



 gece
Her şeyi unutturuyor kötülüğü bile
Her şeyi siliyor utancı bile

Sair bile diyor ki : 
"İşte simdi ruhum istirahat içinde
Sessizlik sakinlik saflık
Karanlık içinde kaybolan kötülük
Kapanan gözlerde uyanan düşler"
Gece yeni bir umudun heyecanı
Doğacak olan çocukların
Hayatin en derin yaşandığı vakit
Çünkü gece 
Düşler hayaller şiirler hayatlar doğuyor
Gece böyle  umut dolu....

Harika bir yıldı! Bunun parçası olduğunuz için teşekkürler...YÜCE RAB’BİM..! Omuzumuzdɑ oncɑ GÜNAH yüküyIe, sɑnɑ ɑçtık ELLERİMİZİ..! Derinden bir OF değiI, yürekten bir AF diIiyoruz..!........ Allâhım!Senin kolaylaştırdığından başka hiç bir kolay yoktur. Sen,dilediğin zaman, zor olan şeyi kolay kılarsın."RAHMET Yağmurlarında Islat bizi ,AMİN.

Ey Rabbim ! Bize günahlarımızdan temizlenecek sebepler ver.. Gözlerimizi kapatan perdeleri kaldır, nurunla doldur yüreklerimizi..Bizlere Seni Hatırlatan Haller, Seni Anlatan Diller, Sevginle Dolup Taşan Aydınlık Kalpler VER 


Bazen insan düşünüyor.
Dışarıda selam veremeyeceğin insanlarla, bakıyorsun bir araya gelmişsin.
birde tersinden bakıyorsun devamlı beraber olduğun insanlarla, selam vermez duruma gelebiliyorsunuz. Bunun ilacı "ne oldum değil, ne olacağım" da saklı olsa gerek. En yakınınız, sırdaşınız (dahi)  olsa paylaşılması gerekenleri, gereken kadar paylaşmakta fayda var. Yağ bozuldu mu? zehir oluyor. O'da öldürüyor, maalesef.
"Meşveret ve şuura dairesinde hattı vasatta hareket ederek hayata yön vermek en doğrusu"ravza


Bazı (üzerine yük bindirmiş) hamallar, O yüke alıştıkları için; yükü götürmesi gereken yere vardığında, üzerindeki yükü bırakmaktan imtina edermiş, çekinirmiş. Sadece o yükü kendisi kaldırabileceğine, taşıyabileceğine inandırmış kendini. Ahmak bilmiyor ki, yükün sahibi var. taşıyacağın yere getirmişsin. Bırak sahibine gereğini sahibi yapsın...ravza   
.
  1. Yüksek olmayan bir sesle, yalnız başına için için dua et.
    (A'raf suresi, 55) (A’raf suresi, 205)
  2. Allah’ın varlığını hissederek her halinde dua et
    (Nisa suresi, 103)




goz yaşının görevi   Hiç denedin mi bir gece vakti kalemi eline alıp yaşadığın duyguları yazmayı?
Gecenin karanlığı hüzünlerinin üzerine çöktüğünde ya da ne bileyim hüzünlerin gecenin üzerine baskın yaptığında aynı duyguları paylaşacağın kimse olmuyor ya, işte o zaman bir kalem ve bir kâğıt ne kadar da vefalı dost oluyor insana....bilirmisin



Kalem senin yerine gözyaşı dökecek kadar duygulanıyor!.. Kâğıt ise, bir tarla gibi dertlerinin tohumlarını yeşertmeye can atıyor!....
Hangi dost bunca fedakârlığa katlanabilir ki!



Bu gece yine göz pınarlarımdan akan gözyaşlarım kalemimden gönül tarlama süzüyor… Kim bilir acıların aktığı tarladan nasıl tatlı meyveler elde edilecektir?!
Neden bu gece kağıt ve kaleme ihtiyaç duydum ki yine...!



Belki gecenin karanlığındaki yalnızlığım itti bu sığınmaya, ve duaya



Ya da göğsündeki zulüm yarasıyla inleyen.. gözyaşları gürültüler içinde kaybolan ve  “yalnız”ın yanında olduğum için yalvarıyorum kağıt ve kalemele  rabbime..



Hani acı bir zulme uğramış birinin yüzüne düşen iz, en güzel giysiler giyse de, yüzünden hiç silinmiyor y,,, işte şimdi yanı başımda duran bir iz vardır, izi silinmişlerin içinde! Ama bu acı iz, hiç silinmemiş asırlardır ve öylece acı acı bakıyor, donuk bakanların yüzün,,,,bazen..duamla cevabınm olur 



Feryatlarım gözyaşına dönüşüyor… Hıçkırıklar içinde hüzün evime/beyt’ül-ahzana sığınınıyorum

 Ağlarsın, gözyaşların akar… Kızıl gülün kanına karışır ve kanla karışık gözyaşınla abdest alırsın. Oturursun aşk seccadesine ve yönelirsin büyük aşkın doğduğu kıbleye…


O zaman yalnızlığı doyasıya yaşarsın… Yalnız olursun, bir olursun ve tek olursun…
Artık ikilik yoktur… Tek bir şey vardır ve tüm şeyler o Tek içindir seni, o Tek’e götüren sırat-ı müstakimdir.

O Zehra’dır; yüzünde, kolunda ve göğsünde aşkın madalyasını taşıyan.
O Zehra’dır; riya seccadesinde kılınan namazlara ret mührü vuran.
O, “Tek” olanın rıza ve gazap mizanı ve habibinin Ümmü Ebiha’sıdır.


O, acılara mana katan, gözyaşlarına kutsiyet veren, aşk ehline kıble kılavuzu olan 
O, Medine’nin mahzun bakışlı gözü, zemzemin çağlayan pınarı, Ali’nin kuyulara anlattığı yalnızlık öyküleridir.


O, yüzünde zulmün kahredici izlerini günümüze taşıyan, mazlumiyetin simgesi, zalimlerin hesap vereceği günün kahhar adıdır.


O, yeşil sarayların taç ve tahtlarını yıkan Musa’nın asası, Hasan’ın anasıdır.
O, aşk minası Kerbelâ’da, izzetli ölümü seçen; aşk, kan, gözyaşı veferyatlari  yoğrulmuş olan Hüseyn’in öğretmeni, esarette özgürlüğü yaşayan ve öğreten Zeyneb’in hocasıdır.

 kayıp gözyaşıdir  bulabilirsen 

24 Ocak 2015 Cumartesi

ya husen



cennetravzasi

Beğenilen videolar



cennetravzasi


Avrupa'da Gençlik ve Kuzey Amerika için,

Diğer bazı Batılı ülkelerde Fransa ve benzeri olanlar son olaylar doğrudan onlar hakkında konuşmak için beni ikna etti. Ben [gençlik], size hitap ediyorum, ben değil aileni ardı çünkü ulusların ve ülkelerin geleceği sizin elinizde olacak, çünkü daha ziyade olduğu; ve ayrıca ben gerçeği arayışının duygusu daha dinç ve kalplerinizde özenli olduğunu bulmak.

Ben bilinçli doğruluk ve hakikat yolundan siyasetin rotasını ayrılmış inanıyoruz çünkü ben de bu yazılı olarak politikacılar ve devlet hitap yoktur.

Ben İslam, İslam gibi size sunulan özellikle görüntü hakkında konuşmak istiyorum. Birçok girişimleri korkunç bir düşman koltuğuna bu büyük dini yerleştirmek için, neredeyse Sovyetler Birliği'nin dağılmasından bu yana, son iki yılda yapılmış. Korku ve nefret ve kullanımı bir duygu provokasyon Batı'nın siyasi tarihinin ne yazık ki uzun bir geçmişe sahiptir.

Burada, Batılı ülkelerin şimdiye kadar telkin edildiği farklı fobiler ile uğraşmak istemiyorum. Tarihin son kritik çalışmaların üstünkörü yorum size diğer ulusların ve kültürlerin Batı hükümetlerinin samimiyetsiz ve ikiyüzlü tedavi yeni tarihyazımlarını censured gerçeğini eve getirecek.

Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa geçmişleri sömürge dönemi utandım ve renk ve olmayan Hıristiyanlar halkının zulme de chagrined, kölelik utanılacak. Sizin araştırmacılar ve tarihçiler Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasında Katolikler ve Protestanlar ya da milliyet ve etnik adına arasındaki din adına işlenmiş vahşetin derin utanç duyuyoruz. Bu yaklaşım takdire değer.

Bu uzun listenin bir kısmını bahsederek, ben sitem tarihine istemiyorum; yerine Batı'da kamu vicdanı uyanır ve onlarca hatta yüzyıllarca bir gecikmeden sonra onun aklı başına gelir neden olarak aydınlar sormak istiyorum size. Neden kolektif vicdan revizyon uzak geçmişe değil, güncel sorunları başvurmaları gerekmektedir? Neden girişimleri gibi İslam kültür ve düşünce tedavisi gibi önemli bir konuda kamu bilincini önlemek için yapılmış olmasıdır?

Sen de bu aşağılama ve yayılma nefret ve korku hayali biliyorum "öteki" tüm bu baskıcı vurguncular ortak baz olmuştur. Şimdi, ben "fobi" yaymak ve nefret eski politika görülmemiş bir yoğunluk ile İslam'ı ve Müslümanları hedef neden kendinize sormak istiyorum. Neden dünyada güç yapısı İslami marjinalize edilmesi düşünülen ve gizli kalması istediğiniz nedir? İslam'da Ne kavramlar ve değerler hangi çıkarları İslam'ın imajını bozan gölgesinde korunmasını süper güçlerin ve programları rahatsız? Çalışma ve İslam'ın imajı bu yaygın kararmaya arkasında teşvikler araştırma: Dolayısıyla, benim ilk isteği.

Benim ikinci isteği önyargılar ve dezenformasyon kampanyaları sel tepki, bu dinin doğrudan ve ilk elden bilgi edinmek için çalışın olmasıdır. Doğru mantık onlar hakkında korkutucu ve uzak tutmak istediğiniz ne doğasını ve özünü anlamak gerekir.

Benim okuma veya İslam'ın diğer herhangi bir okuma kabul ısrar yok. Ne demek istiyorum: Bugünün dünyasında bu dinamik ve etkin bir gerçeklik resentments ve önyargıların aracılığıyla size tanıtılacak izin vermeyin. Onları ikiyüzlü İslam'ın temsilcileri olarak kendi işe teröristleri tanıtmak için izin vermeyin.

Birincil ve orijinal kaynaklardan İslam hakkında bilgi alın. Kuran aracılığıyla İslam hakkında bilgi ve onun büyük Peygamber'in hayatını kazanır. Ben doğrudan Müslümanların Kur'an okudum olmadığını size sormak istiyorum. Eğer İslam Peygamberi ve onun insani, etik doktrinler öğretilerini çalıştılar mı? Hiç medya dışındaki herhangi bir kaynaktan İslam'ın mesajını aldınız mı?

Hiç kendinizi sordu nasıl ve değerler İslam dünyasının en büyük bilim ve entelektüel medeniyet kurulmuş ve birkaç yüzyıl boyunca en seçkin bilim adamları ve aydınları yükseltti hangi temelinde?

Ben size bir tarafsız yargı olasılığını götürüp, aşağılayıcı ve saldırgan görüntü binalar sizin ve gerçeklik arasında duygusal bir uçurum yaratmak için izin değil istiyorum. Bugün, iletişim ortamı, coğrafi sınırları kaldırdık. Bu nedenle, onları fabrikasyon ve zihinsel sınırları içinde size kuşatmaya izin vermez.

Hiç kimse tek yaratılan boşlukları doldurmak rağmen, size her biri Kendinizi ve bulunduğunuz ortama aydınlatmak için boşluklar üzerinde düşünce ve adalet bir köprü inşa edebilirsiniz. İslam ve sizin, gençlik, arasındaki bu önceden planlanmış meydan istenmeyen iken, sizin meraklı ve sorgulayan kafasında yeni soruları gündeme olabilir. Yeni gerçekleri keşfetmek için uygun bir fırsat sağlayacaktır bu soruların cevaplarını bulmaya çalışır.

Bu nedenle, umarım nedeniyle gerçeğin karşı sorumluluk duygusuna, gelecek nesillere daha net ile İslam ve Batı arasındaki bu mevcut etkileşimin tarihini yazmak böylece İslam, doğru, doğru ve tarafsız bir anlayış kazanmak için fırsatı kaçırmayın vicdan ve daha az kızgınlık
Öfkelenince Neden Bağırırız ? (Mutlaka oku)
Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz  

18 Ocak 2015 Pazar

Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer ve bilirsin, o nehir asla durmaz.”

2 Eylül 2014 Salı

(2) DAKİKANI AYIRIRMISIN



SABIR; Suskunluk Değil, İşitilmeyen Bir Feryattır...! HER KİŞİNİN DEĞİL, ER KİŞİNİN HARCIDIR.

cennet ravzasi